“Bizim millete ne yaparsan yap ama ekmeğine dokunma” diye bir özdeyiş vardır malum olunduğu gibi, ekmeğimizden 50 gr alındı ama kimseden ses yok, sesi boş verin, kimsenin ruhu duymamış gibi sanki ya da duymamış gibi yapıyoruz sanırım… “50 gr için isyan mı edelim” diyeceksiniz, tabii ki edilmez ama en azından bir ses çıkar, “alooo ne oluyor aga”, “kısacaksan kendi israfından, çevrendekilerin boğazından kıs, cümlemize yeter artar” demek icap etmez mi?
Helal olsun, adamlar işini iyi yapıyor… Onlara diyecek bir şey yok, suç bizlerde… Açık konuşalım; Türkiye’de yaşayan 70 milyon mu, 80 milyon mu kaç kişi varsa (temiz yürekli az bir kesim hariç) bu tabloyu hak ediyoruz, başka açıklaması yok. Hani bir efsane vardır ya “Anadolu’nun insanı cesurdur, onurludur, şereflidir, delikanlıdır” falan fiş mekân… Bunlar eskilerin masallarıymış; kültürüne bağlı, ilkeli, ahlaklı bireylerin yaşadığı dönmelerden kalma hasletlermiş sadece…
Şimdilerde dünyevileşmiş, liberal düşüncenin hâkimiyetiyle ferdiyetçileşmiş, çıkarcı, karaktersiz bireyler hâline geldik, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diyen kişilerden ataları gibi yukarıdaki hasletlere sahip olması beklenemez, onlar efsaneydi. Şimdinin acı gerçeğini söyleyelim size; hepimiz korkak, onursuz, çıkarcı bireyler haline geldik. Geçmiş olsun, bu saatten sonra sadece bunlar değil daha sonra gelecek olanlarda, yerelden ziyade küresel güç odakları da (karakterini ve duruşunu kaybetmiş bir toplum olarak) daha çook başımıza vurup ekmeğimizi alırlar. Hatta başımıza vurmalarına bile gerek yok, izlediğimiz sirk gösterileriyle büyülenmiş, taassup timsali önderler öncülüğünde taassuplu bireyler olmuşken, algılarımız yönetilip yönlendirilmiş durumdayken, önümüzden ekmeğimizi, suyumuzu, huzurumuzu, güvenliğimizi, onurumuzu, geleceğimizi alıp giderler ve tek bir ses bile edemeyiz.
Âdeta gözümüze baka baka hepimizi salak yerine koyuyorlar. Eyyyy yöneticiler, siz salak olabilirsiniz ama biz (yukarıdaki hasletlere haiz olsak da) salak değiliz… Radyo, televizyon, gazete zeminlerinin hepsinde aynı dil ve üslup. Bunun delili yok tabii ki ama NTV, Ahaber, CNN, TRT ve diğerleri sanki bir toplantı yapıp “ifadelerimizde ortaklaşalım, aynı dili kullanalım” der gibi karar almışlar veya birilerinin talimat vermiş olduğunu görmek için öyle ekstra bir zekâya ihtiyacımız yok sanırım. Kullanılan dil ve üslup şu: Haberi yazan/sunan spikerler öyle bir edayla nida ediyorlar ki sanki dersin ekmeğin gramı artmış… Özellikle taradık, hâkim medya kanallarının haber metinleri içinde ekmeğin gramajı 250 gramdan 200 grama düştü diye bir ibare geçmiyor. Zam yapmak yemiyor (ki yapsalar da halktan ses çıkmazdı aslında ama) ekmeğin gramajını düşürüyorlar, haber aktarımı içinde de “zam” kelimesi geçmiyor doğal olarak. Bu, düpedüz zamdır…
Bu yolla şu kadar ekmek israfını önledik diye aktarıyorlar haberi, israftan kaçınmak için böyle bir formül bulmuş arkadaşlar, amacınız israfı önlemekse, başka yollar bulunabilir, ayrıca tasarruf edecek halkın elindeki bir lokma ekmeğimi buldunuz bula bula. “Bu halk kuru kuru ekmeği yiyip israf ediyor, ne yapacağız bu müsrif halkla” diyebilirsiniz. Sosyal devlet vasfınızı işletip sübvanse edip halka ekmek sağlamakla mükellefsiniz.
Devlet içerisinde (büyük kalemleri geçin) herhangi bir süreçteki israfı önleyip kalan meblağı buraya kanalize etseniz, 50 gr düşmek yerine 50 gr arttıra da bilirsiniz. Veya savaş stratejisiyle hareket edilip harcanan devasa paraların bir kısmı halka dağıtılsa, millet ekmek yerine pasta bile yiyebilir. Ya da Türkiye’de sektörü parsellemiş uluslararası kozmetik ve ilâç firmalarından alınan vergiler biraz olsun arttırılsa, et (tavuk değil) iskender bile yiyebiliriz.
Şimdi “bu tablonun sorumlusu kimdir?” diye bir soru soralım kendi kendimize;
a) Fırıncı
b) Bakkalcı
c) Çiftçi
d) Hükümet
Cevap hiçbiri… Bu tablo içerisinde yıllardır yanlış yürütülen tarım politikaları nedeniyle unun çiftçiye maliyetinin çok yüksek olmasından dolayı fırıncının ürettiği ekmeğin birim maliyetinin artmış olmasıyla bakkalın rafından ekmeği zamlı olarak alan halk suçludur bizce…
Saygılar…
12.01.2018