Gazze’nin yanında neden olamadık sorusunun arka planındaki en etkin gerekçelerden biri de budur. İnsanoğlu hissettiği, idrak edebildiği doğrultuda tepki verir/verebilir. Sadece bu konuyla ilgili değil birçok hususta hissetme duyularımız zayıflamış durumdadır hatta kaybetme mesabesindeyiz. Duyu organlarımızı yerinde ve yeteri kadar kullanamadığımızdan idrakimizde yetersiz düzeydedir. Doğal olarak hareketlerimiz de bu idraksizlik içinde şekillenmektedir. Sonuç olarak da yapmamız gerekenleri gerçekleştiremez durumdayız.
Bu noktada içinde bulunduğumuz büyük bir yanılgıyı da tespit etmek gerekir. Hissettiğimizi zannedip, bu hissi-zan çerçevesinde bir şeyler yaparak ve bu yapılanların yeterli olduğu düşüncesine kapılıyoruz. Hassasiyet gösteren arkadaşlar ellerinden geleni yapmaya çalışıp hayır dualarını ediyorlar elbet ama yeteri kadar hissedemediğimiz yaşantımıza yansımakta. Bu his oranını arttırmak için böyle bir yola yönelelim dedik. Biraz olsun sözde değil fiilen empati yapabilirsek, zayıflamış olan bu hissetme yetimizi geliştirmeyi ve gereken adımları atma dürtülerimizi hareketlendirmeyi amaçlıyoruz. Bunu toplumsal bir hareket, bir ahlak, bir anlayış haline getirip yaşayabiliriz.
Düşünme biçimlerimiz, önceliklerimiz, tanımlamalarımız öyle değişmiş durumdaki, olgular yer değiştirmiş, kavramlar karma karışık durumdadır. İçinde bulunduğumuz iletişim çağında “malumat” değersizleşmiş, anlamsızlaşmış. Her türlü malumatı kolaylıkla ediniyor ama hakkını veremiyoruz, şahitliklerimizin sorumluluklarını yerine getiremiyoruz. Sanal âlem olguları o kadar çarptırdı ki; zihinsel boyutta gerçeklikten çok uzak farklı âlemlerde takılır olduk. Kardeşlerimizin ölü bedenleri sanki bir film sahnesindenmiş gibi algılanır oldu, şehidlerimiz adeta basit birer rakamdan ibaretleşti, açlıktan ölümler gerçeklikten uzak birer hikaye gibi anlatılıyor. Gerçekten gerçekliğin farkında olsak, hissetsek, idrak etsek her şey çok daha farklı olabilirdi…
Her ne kadar ateş düştüğü yeri yaksa da, öz benliğimiz gibi olmasa da, yüzde yüz hissedemesek te oradakiler bizlerin kardeşidir. En azından bir nebze hissedip bu his çerçevesinde hareket etmemiz icab etmez mi? Misal öz kardeşiniz, evladınız, babanız aynı durumda olsa sizi hangi güç durduğunuz yerde durdurabilir veya hangi güç size sınırlar çizebilir, günlük hayatınıza nasıl devam edebilirsiniz. Tamam bu kadar hissedip fiiliyata dökülmese de hiç mi olmaz ya da yapılanlar/yaptıklarınız yeterli mi sizce?
Tabi aşağıdaki uygulamaları yaparken psikolojiniz bozulabilir, rahatsız olabilirsiniz. Amacımızda bu zaten, az biraz rahatsız olmamız gerekir zannımızca. Rahatsız olalım ki, rahatsızlığımız dışa vursun, Gazzeli kardeşlerimiz için kayda değer tepkiler verebilecek kıvama gelelim… Kirletilmiş, iğdiş edilmiş, çarptırılmış zihinlerimizi gerçeklikle besleyip biraz olsun sanal âlemden soyutlanıp somut adımlar atmamıza vesile olmasını niyaz ediyoruz, aşağıdaki uygulamaların. Kendi kendimize yapamıyorsak bu tür terapilerle desteklememiz yerinde olur diye düşündük…
Bunları uygularken evlatlarımıza eşimize dostumuza çevremize uygun bir dille kastımızı anlatıp idrak etmelerini sağlayalım, kendimizde ne niyetle yaptığımızı bilerek, düşünerek uygulayalım bu terapileri.
Burada mazoşist bir anlayışla acıyı ıstırabı arzulayıp üzerimize çekme niyetinde değiliz. Empati yaparak hayatımızı az biraz olsun kardeşlerimizle eş güdümlü yaşamaya çalışmaktır niyetimiz. Bir bütün halinde hareket edebilmek için bütünün parçaları arasındaki bağı, hissi, ilişkilendirmeyi gerçek düzleme çekmemiz gerekmektedir. Bu demo niteliğindeki terapi destekleriyle kardeşlerimizle biraz olsun yakınlaşmayı arzu ediyoruz sadece…
Empati Terapileri
Günde yarım saat itikâfa çekilip sadece Gazze’deki kardeşlerimizi düşünelim…
Ramazan vesilesiyle tuttuğunuz oruçlarla kardeşleriniz gibi mahrum bırakılmış yoksullar gibi savaş mağdurları gibi aç kalmaya, yaşantılarını hissetmeye çabalamaya ek olarak; bu seneki iftarlarımızda daha da az yemeye gayret edip çeşitleri azaltıp israftan kaçınıp tasarruf edelim.
Haftada bir gece (oradaki kardeşleriniz ve çocukları gibi çamurda değil) evinizin içinde salonunuzdaki halının üstünde, yastıksız, bir çarşafla, az biraz üşüyerek yatalım. Ailecek… Korkmayın ölmeyiz, hissetmemiz gerektiği gibi hissederiz belki. Bu histen korkuyorsak ayrı mesele tabi…
Haftada bir; sadece yağsız salçasız çorba ve kuru ekmek ile iftar açınız. Bir saat sonra baklavaları götürmeyin yalnız, o gün sahura kadar başka bir şey yemeyelim.
Bir kere bile olsa; Bebeğinizi, yavrunuzu, ciğerinizi kırmızı boyalı beyaz bir kundağa/çarşafa/kefene sarıp 2 (iki) dakika kucağınızda öylece tutalım, oradaki evlatlarınızın akibetlerini (teatralde olsa) fiilen idrak etmeye çalışalım. Biraz ağır gelse de bir kere yapalım, olasılığında hayalinde sahte bir görselinde dahi nasıl bir hissiyat ve fiiliyata evriliyor bir görelim.
Gazze’deki çocuklara iletme niyetiyle, evladınız haftada bir oyuncağını ayırıp size versin. Oraya ulaştıramasanız bile buralardaki bir ihtiyaç sahibine iletirsiniz, amaç çocuğunuz bilerek ve isteyerek kendi gönlünden, sevdiği bir eşyayı Gazze’deki kardeşlerine gönderdiğini düşünsün.
Dışarıda yemeğe gitme lüksünü belli bir zamana kadar erteleyelim, kafe ve lokanta keyfinizi biraz olsun bırakın. Harcayacağınız (gönderdiğinizden hariç) yemek paralarını Gazze’ye gönderelim.
Önümüzdeki yıl içinde (zaruret haricinde) ne kendinize ne çocuğunuza elbise almayın, mevcut eşyalarımızla yetinmeyi öğrenelim.
Bu yaz tatile de gitmezsiniz artık… Kardeşleriniz (öyleyse eğer) yıkıntılar içinde çıplak ayakla yeni bir hayat kurmaya çalışırken, sizin de ayağınız bir zahmet kumsala değmesin, havuz başında salınmasın…
Çocuklarımıza her istediklerini almayalım, genel olarak da bu alışkanlıkla büyütelim. Akranları orada ve mahzun bırakılmış birçok İslam toprağında kuru ekmeği bulamazken, elindekiyle yetinmeyip daha fazlasını ister bir anlayışta büyümemeliler.
Bizleri gerçek duygularımızdan, dürtülerimizden, tepkilerimizden uzaklaştıran sanal alemden uzaklaşmak için elimizden geleni yapalım.
Bu vesileyle daha sonraki hayatımızda da genel olarak sadeleşme ahlakı edinme yoluna girelim… Sade, doğal, gerçek bir hayat sürebilme duasıyla…
NOT: Bir kumbara yapalım, özelde verdiğimiz sadaka/zekat/hayır haricinde (nasılsa harcayacağımızı düşünerek) her harcayıp ta harcamaktan vazgeçtiğimiz parayı buraya atalım. Bu terapi dahilinde toplanan meblağı, Gazze için yardım toplayan bir kuruma iletelim.
Rahatsızlar / 16.03.2024